Ülkemin her bir karesi paha biçilemez bir miras her köşesi ayrı ayrı güzelliklerle dolu. Hayran kalamamak elde değil. Tek tek Her ilin kendine has gelenekleri örfleri adetleri vardır. Şiveleri, Türküleri, kendine özgü kıyafetleri ve birbirinden leziz tatları vardır. Günümüze gelene kadar unutulan unutulmaya yüz tutmuş bende buradayım beni de unutmayın diyen o kadar güzellikler var ki. Hangi köşeye uzatsam elimi naftalin kokulu o eski dantellerin altından ayrı bir tarih çıkıyor.
Zaman geçse de tarihinin yapısı vedegüzellikleriyle geçmişten geleceğe miras kalan Malatya… Biliyorum sizde benim gibi şöyle bi geriye gittiniz değil mi? O çocukluğumun Malatya’sı geldi aklıma iç çektim derinden. Bahsettiğim dönemlerde Malatya’da bu kadar yüksek taş binalar yoktu. Genelde müstakil bahçeli evler süslerdi mahalleleri. Nadiren de olsa aralarda dört katlı apartman daireleride olurdu tabi ki. Oyun alanları çoktu. İşte o sokaklarda çelik-çömlek, birdir bir , yakan top, istop, evcilik, körebe ,saklanbaç biz çocukların vazgeçilmez oyunlarıydı. Enerjilerimizi stersimizi oyun oyunarken boşaltır, evlerimize pert halde dönerdik. O kadar yorgun düşerdik ki evlerimize sofradan kalkar kalmaz uyurduk çoğu da sofrada lokması ağzına uyuya kalırdı. O dönemler sendromdu , stresti, depresyondu,ergenlik atarları gibi şeyler olmazdı. Çünkü Her evin kapısının arkasında annelere ait terlik cephaneleri mutlaka vardı. Artık o gün nasip kiminse o düşünsün.
( BU CEPHANELER ANNELERİN DÖNEMDE KULLANDIĞI TEDAVİ ŞEKLİ OLSA GEREK:))
Kışın soğuğunda hırçın hırçın yanan sobanın tavana vuran gölgesi mest ederdi bizi.Hele birde sobanın üstünde su dolu güğümün kaynarken fokurdayan su sesinin cızırtısı ninni gibi gelirdi. Gömerdik kendimizi yorgana. Dalardık hayallere. Yoklukla büyüyen azla yetinen küçük şeylerden mutlu olan nesillerdik biz.evet yokluk vardı ama bir lokma ekmeğinde bir huzu bir tadı vardı. Mesela okula götürmek için beslenme çantamızda özenle sürülen salça ekmek. Çikolata ekmek, sandviç te neymiş. Siz hiç tattınızmı. Tadanınız varmıdır yada. Eğer sizin beslenme çantanızda salça ekmek hiç olmadıysa hemen deneyin derim. Yada yufka ekmeğin arasına dürülmüş tereyağı çökelek dürümler.O dürümü yiyen akşama kadar bi daha acıkmazdı.
Siyah önlüğümüz beyaz yakalıklarımız vede örgülü saçlarımızla ne güzel talebelerdik. Hatırladıkça derin bir özlem uyanıyor yüreğimde. Okulda sınıf öğretmenimizin tırnak konrolü sırasında ellerimizi üzerinde sergilediğimiz beyaz sabun kokulu ve ütülü kalsın diye döşek altında özenle katlanıp ütülenen renkli mendiller. Daha neler neler.Meğer ne güzel kokarmış naftalin kokulu geçmişimiz. Büyüdükçe daha çok anladık. Anladık ama bir dahasını asla yaşayamadık..
NOT: devamı en yakın zamanda.

