Malatya’da gazetecilik yapmak başlı başına bir özveridir. Tabiki bunun farkında olanlar o özveriyi gösterenler ve özverinin sahibi olanlardır. Kısıtlı imkanlar ile bir gurubun temsilciliğini, bir gurubun liderliğini yapmak ise daha ayrı ve çoğu kimsede olmayan başlı başına bir özelliktir. İnsanları ayrıştırır gibi davranmak kimseye fayda sağlamaz. Yapılan bir etkinlikte bir arada olmak, herkese aynı mesafede durmak lazım. İnsanlar bizlere güveniyor ağzımızdan çıkan her kelimenin yazdığımız her yazımızın ne anlattığı ve sorumluluğu bizim kişiliğimizin bir şekilde dışa yansımasıdır. Yaşadığımız şehrin sorunları, kentimizde sosyal anlamda yaşanılan problemler, gündeme gelmeyen ama illaki olması gereken konular gazeteciliğin ilk önceliğinde olması gereken meselelerdir. Sırf basın sektöründe sigortalı olmak değildir gazeteci olmak. Yaptığın işten dolayı zamanında emek çekmiş bir yerlere gelmiş camia tarafından kabül görmüş olmakta yeter. Lafını, sözünü bilmektir gazetecilik. Yeri geldiğinde abilik yapmak yeri geldiğinde sözü dinlenen kişi olmaktır. İnsanları bir araya getirmekten ziyade onları bir arada tutmaktır gazetecilik ve abilik. Protokole şirin görülmek için aynı karede olmak değildir. Şehrin sahipleri olan yetkili kişilerin bu konularada dikkat etmeleri buradan en büyük temennimdir. Şehrin bir nevi sözcüsü, gözü, kulağı olan bizlere yeri geldiğinde söz hakkı verilmeli. Herkesin kendince anlatmak, söylemek istediği sözler olacaktır. Söz hakkı verildiğinde bazı kuralların da olduğunu unutmamak lazım. Ama söz hakkı verildiğinde bu kurallar geçerlidir. Geçenlerde Büyükşehir belediyesinin ev sahipliğinde Yeşilyurt ve Battalgazi ilçe belediye başkanları 10. Ocak çalışan gazeteciler günü dolayısı ile bir organizasyon düzenlendi. Düzenlenen organizasyondaki protokol sıralaması yapan görevli söz hakkı ve konuşma sırası vermediği (MGTC) Malatya gazeteciler ve televizyoncular cemiyet Başkanı sayın Fatih Avcı’ya karşı yapılan bu haksızlığı buradan kınıyorum. Bir cemiyetin temsilcisi olan Fatih Avcı’ya karşı protokol görevlisinin yaptığı bu davranışın hesabını da sormak elbette ki başta Büyükşehir ve diğer iki merkez ilçe belediye başkanlarına düşmektedir. Benim temsil edildiğim yerde ayırım yapılarak bu tür haksızlıkların yapılmasını kabul etmem mümkün değil. Şimdi bu yazdıklarımı okuyup bana tepki manasında içinden neler geçirecekler var anlayabiliyorum. Hazır yazmışken bir iki konuya da buradan değinmek istiyorum. Yıllarca bu işin işinde oldum. Benim branşım spor olduğundan dolayı siyaseti ne konuşur nede yorum yaparım spordan hariç başka konulardan pek anlamadığım için yorumumu yazımı sadece spor üzerine yaparım. Yıllarca yeri geldi yollarda deplasmanlara bin bir zorluklar ile gidip dönmüşüz. Saha içerisinde iken yağan yağmurdan fotoğraf makinamızı korumak için montumuzu makinayı korumak işin kullanır ama kendimiz ıslanırdık. Bir gün Malatyaspor Altay takımlarının mücadelesi sonrası takımların otobüslere bineceği alanda idim. Şemsiyem yok montum olmuş su torbası üzerimden çıkartmış elimde taşıyorum. O zaman Altay spor kulübünde oynayan Malatyalı Mehmet Budak yanıma geldi ve o ıslak halimi görmüş olmalı ki üzerindeki antrenman yaparak yani yağmurluğunu bana uzatıp Ali abi ne bu halin al şunu üşümeyesin sırılsıklam olmuşsun dedi. Aradan yıllar geçmesine rağmen hiç unutamadığım anılarımdan bir tanesidir. Ben ve benim gibi bir çok insanın yaşadığı ama kimsenin bilmediği konular çok. Şimdi ise kendilerince kuralı bahane edip stadyuma agretitemizi yapmıyorlar. Kendi memleketimizde yirmi yıla yakın bir süre girdiğim stadyumlara şimdi görevli olarak giremiyorum. Sadece bir iki gazetede köşe yazısı yazıp spor haberleride yapmıyorum. Aynı zamanda Türkiye Taekwondo Federasyonu Basın Sözcülüğü görevimide devam ettiriyorum. Çokta önemli değil Arslanlar gibi kombinemi almışım arabama atmayıp maçlara yine gidiyorum. Ama bakıyorum sporun ( S ) sinden anlamayanlar yazılar yazmış. Hatta yazdığı ile kalmamış birde eleştiri yapmış. Allah ne verdiyse vermiş veriştirmiş. Hayretle okudum vay be dedim kendi kendime demekki buda anlıyormuş gibi davranabiliyormuş. Yıllarca çamurlu, yağmurlu sahalarda görevi için koşan ıslanan Fatih Avcı’nın söz hakkı bunlardan daha azmış onu anladım. Fikirlerimizin Olmadığı Yerde Bedenimizin Olmasına Gerek Yok. Yanındayım FATİH AVCI saygılarımla!..

