Şimdi tamda eskilerden bahsetme mevsimi geldi çattı. Hemen hemen her evde bir koşuşturma her mahallede ayrı bir telaş var bu günlerde. Herkes bütün olmuş bir olmuş kollar sıvanmış kış hazırlıklarına başlanmıştır.
Hadi o zaman yine şöyle bir eskilere dalalım mı? Hazır soğuk kış mevsimi geliyorken. Eskilerde Malatya kadınlarının o emekleri. Vefalı cefalı annelerimizin ellerinin bereketiyle giriştikleri o hazırlıklar... Konu komşu kadınlar imece usulü birleşir her biri birer görev üstlenir,koca koca kara kazanlar kurulurdu sokak başlarına. Bir kadın mahallede görevli kadınların çağalarına (çocuklarına ) bakmakla görevlendirilince işler daha da kolaylaşırdı. Vay gele o kadının haline. En büyük kazanda bulgur kaynatılırdı. Mis gibi hedik kokusu sarardı etrafı. Bulgur pişince mahalleye haber salınır isteyen kovasını getirir sıcak hediğini alır evine götürürdü. Bulgur sahibinin gözüne gelmezdi. Bilirdi ki paylaştıkça bereketi artacaktı. Sıralı kazanlardan birinde salça kaynardı ekşi ekşi kokardı bilir kişisi başına geçip arada karıştırırken çocuklarda ateşi kuvvetlendirmek için odun taşırdı. Bir sonraki kazanda da kadınların özenle hazırladıkları konserveler olurdu. Fokur fokur kaynama sesleri “ben hazırım der gibi uyarırdı başında bekleyen kişiyi. Torbalarla biberler, patlıcanlar, salatalıklar, kabaklar dökülürdü bezlere en az on kadın toplanırdı başına onların. Bir kaçı o sebzeleri oyar bi kaçı kurutmak için sebzeleri ipe takar diğer ekipse o iplere geçirilmiş sebzeleri asardı güneş gören bahçe demirlerine. Aynen beşibiryerdeler gibi. Tam bir sanat eseri. Unutmadan söylemeliyim ki bu yapılan tek bir evin kış hazırlıkları değildi isteyen tenekesiyle bulgurunu katar, isteyen kasasıyla domatesini koyar, ve torbayla sebzesini kuruturdu. Ne güzeldi o koşuşturmacalar.
Hazır bir aradayken herkes eteğindeki taşı döker dertler paylaştıkça hafiflerdi. Daha neler neler. Türkülermi söylenmezdi , ağıtlarmı yakılmazdı. Bilen eşlik eder bilmeyende kaderine kahredip akmaması için direndiği gözyaşını salı verirdi hazır biraradayken. Soran olursa da nasılsa bahane hazırdı “duman kaçtı gözüme :))”
Ya toprak evlerde her hafta dipli bucaklı temizliğin olmazsa olmazı PARDAK...Pardak nedir bilirmisiniz? Toprak evlerde özellikle zemin kısımların bir bezle elde yapılmış balçığın sıvanması demektir. Analarımız öğle bir ustalıkla yapardıki biz hayranlıkla izlerdik onları. Her yer mis gibi kokardı. Aman ha bide o kuruyana kadar ev halkı kesinlikle içeriye giremezdi. Eğer Allah muhafaza bilmeden yada yanlışlıkla bastıysan vay haline . Hani demiştim ya daha önceden anne cephanelikleri terlikler işte o zaman devreye girerdi.
Hani hatırlayanınız var mı bilmem ama Malatyalı olanlar bilir illaki. Analarımızın çarşıya pazara gezmeye hatta komşuya giderken üzerine giyindikleri gri kareli kumaştan çarşaflar.. ÇIRMIHTI ÇARŞAFI derlerdi. Hala naftalin kokan o eski sandıklarında olan varmıdır acaba. Kadınlarımız bu çarşafı kendisine dolarken bir ucunuda dudaklarıyla tutarlardı ki yüzleri görünmesin. Ah edep sen ne güzelsin.
O zamanlar Ne kadar saf saftı herşey kernek suyu gibi.
Ne kadar masumdu salına salına baharı müjdeleyen kayısı çiçeği gibi.
Ne kadar hoyrattı sınır tanımadan özgürce akan tohma çayı gibi.
Ne kadar da soğuktu Beydağ'ının eteğini sarmış bembeyaz kar gibi.
Vede ne kadar kıymeyliydi o günler sandıktan çıkan naftalin kokulu o geçmişimiz adeta nazlı edalı gelinlerin çeyizi gibi.

